Yaşamları boyunca iş hayatında iki dil bilmenin fark yaratacağını öğrenmiş gençler, gerçekle karşı karşıya kaldıklarında ...
İlle de İkinci Yabancı Dil
İki dil bilmenin iş bulmada çok önemli olduğuna inanan yüzlerce aileden birinin çocuğuydu. “Acaba ileride dil öğrenmek tarihe mi karışacak? Tarihe karışmasa bile ‘iyi bir birey’ olabilmek için başka neler önemli acaba?” diye sorgulamamıştı ailesi hiç. Bütün hayatı ailesinin ikinci yabancı dil öğrenmesinin ne kadar da önemli olduğu üzerine olan konuşmalarını dinlemekle geçti. Bir de tabii ikinci dilin ne olacağına karar verme meselesi vardı. Almanca mı, İspanyolca mı, Fransızca mı? Uzun tartışmalar ve araştırmaların sonunda Alman ekolünden gelen babası galip gelmişti, ikinci dil Almanca olacaktı.
Ailesi dünyanın parasını vererek Almanca’yı gayet güzel öğreten bir özel okula verdiler. Liseden sonra yine özel bir üniversitede lisans eğitimini tamamladı. Üniversite eğitimi boyunca ara verdiği Almanca’yı unutmaması için yüksek lisansını Almanya’da yapmaya karar verdi.
Yine yüklüce para verilip Almanya’da yapılan yüksek lisans da tamamlanıp yurda dönüş yapınca konunun asıl can alıcı kısmına geldi; iş bulmak. En zor olan buydu. Bunca yıl aldığı eğitimi, geçen yılları, uğraşılarını düşününce kendisine önerilen paralar oldukça komikti. Kendi beklediği ücreti ise ne yazık ki yeni mezun adaya önermiyorlardı. Bildiği iki lisanı da arayan iş ilanlarına başvurdu, çağrıldı, ama olmadı. Bir hayli zaman geçti, iş aradı, sıkıldı. Etraftakilerin “Eee okul bitti, şimdi ne yapıyorsun” sorularından yılmıştı.
Bir yerden başlamak gerek diye düşündü ve pek de sevmediği bir işe başladı. Girdiği işte Almanca istenmiyordu zaten. “Çalışıyorum ama gözüm hep ilanlarda, daha iyisini arıyorum. Bir de tabii annemle babamın sadece akademik kariyer ve yabancı dil üzerine yarattığı ben ne kadar doğru bir model diye sorguluyorum” dedi. En çok da son cümlesi dokundu.
Yetkinlikler Nerede?
Hikayenin kahramanı kendisiyle benzer kaderi paylaşan bu ülkedeki yüzlerce gençten biri. “Artık ikinci dili bilmeyene iş yok” “Tek başına İngilizce bilmenin hiçbir anlamı yok” diye büyütülen, kendisine hiçbir zaman “Kendini ana dilinde çok iyi ifade edebilmen önemli” “Hayatın içinde dik durabilmen, cesaret ve empati gösterebilmen önemli” denmemiş, etkili iletişim kurabilme, zor durumlarla başa çıkabilme, problem çözebilme yetkinlikleri geliştirilmeye çalışılmamış nice gençten biri.
Okul hayatı boyunca sadece akademik olarak derslerin önemsendiği, becerilerin yer aldığı karnenin sol tarafının gözü kapalı “çok iyi” diye doldurulup dikkate alınmadığı bir eğitim sistemi de tuz biber ekiyor olayın üstüne.
Neredeyse 30 yaşına kadar parası cebine ailesi tarafından konulmuş, sadece okulları bitirip dil öğrenmenin başarı için yeterli olduğuna inandırılmış genç bir insanı şirket içindeki gelişim programlarıyla ıslah etmeye çalış dur.
Yaşamları boyunca ikinci dil bilmenin fark yaratacağını öğrenmiş gençler, gerçekle karşı karşıya kaldıklarında çok ciddi sıkıntılar yaşıyor.
Bu arada ikinci dil öğrenmeye karşı falan değilim. İkinci dil öğrenip, bu vesileyle beklentisi doğrultusunda iş bulan ve başarılı olan kişiler de var. Karşı olduğum ve yanlış olduğuna inandığım, iş hayatındaki başarının, veya iyi bir iş bulmanın tamamıyla ikinci yabancı dil bilmek üzerine oturtulması.
En az ikinci yabancı dile verdikleri önem kadar, çocuklarının yetkinliklerini, beden ve ruh sağlıklarını geliştirmeye de önem veren ailelere selam olsun.