Usta çırağına sordu: “Yaşamda hissettiğimiz acıların miktarı neye bağlı biliyor musun?”
Şikayetçi Çırak
Vaktiyle yaşlı bir Hintli usta, ustanın da bir çırağı varmış. Çırak iyi olmasına iyiymiş ama ustasını bıktıran bir alışkanlığı varmış; çok şikayetçiymiş. Yaşlı usta, çırağının sürekli mutsuz olmasından ve her şeyden şikayetçi olmasından usanmış. Bu konuda çırağına bir ders vermeye karar vermiş.
Ustanın Verdiği Ders
Bir gün çırağına “Tuzumuz bitti, haydi çarşıya git de tuz al” demiş. Çırak tuzu alıp gelmiş. “Şimdi o aldığın tuzdan bir avuç al ve bir bardak suya at, karıştır ve iç” demiş. Ustasının bu tuhaf isteğine bir anlam veremeyen çırak, yine de denileni yapmış ve bir su bardağı suyun içine attığı bir avuç tuzu karıştırmış içmeye başlamış. Tabii içer içmez de ağzındakileri tükürmeye başlamış.
“Tadı nasıl” diye sormuş yaşlı usta. “Bir de soruyorsun. Nasıl olacak; acı!” diye veryansın etmiş çırak.
Usta gülümseyerek çırağını dışarı çıkarmış ve yavaşça az ilerideki gölün kıyısına götürmüş. “Haydi bakalım, şimdi de bir avuç tuzu göle at ve göldeki suyu iç” demiş.
Çırak söyleneni itirazsız yapmış ve eğilerek suyu içmiş. Ağzının kenarlarından akan suyu koluyla silerken usta yine aynı soruyu sormuş: “Tadı nasıl?” “Ferahlatıcı” diye yanıtlamış genç çırak bu kez.
“Ağzına tuzun tadı geldi mi?” diye soran yaşlı adamı, “Hayır” diye yanıtlamış çırağı.
Bunun üzerine yaşlı usta, suyun yanına diz çökmüş olan çırağının yanına oturup şöyle demiş: “Bak evlat ‘Tuz mu, su mu hangisi kazanır’ sorusunun cevabı kaba bağlıdır. Kap küçükse tuz kazanır, genişse su. İşte yaşamdaki acılar da tuz gibidir; aslında ne azdır ne de çok. Yani acının miktarı hep aynıdır. Ancak bu acının acılığı, neyin içine konulduğuna bağlıdır. Acın olduğunda yapman gereken tek şey, kabını yani gönlünü, duygularını geniş tutmaktır.
İşte bu yüzden sen de artık bardak olmayı bırak, göl olmaya çalış. Şimdi sor bakalım kendine bunu yapmayı ne kadar istiyorsun?”
Not: Hikaye anonimdir.