Her şeyi bilen Simurg namı diğer zümrüdüanka kuşunun hikayesi.
İnsanın Gerçeği Anlayabilmesi
İnsanın gerçekte kim olduğunu anlayabilmesi ne kıymetli. Gerçek yolculuğun kendine yapılan yolculuk olduğunu anlayabilmek ne değerli. Peki, hangi açıdan baktığınızın farkında mısınız?
Simurg’un hikayesine geçmeden önce bazı konuları da aydınlatalım.
Simurg Hikayesi Kime Ait?
Türklerde Anka Kuşu, batıda Phoenix olarak bilinen efsanevi bir kuş olan Simurg, Feridüddin Attar'ın Mantıku't Tayr (Kuş Dili) adlı kitabında vardır. Attar bu kitapta Simurg ve pek çok hikayeyi anlatır.
Simurg Neyi Temsil Eder?
Simurg (Zümrüdüanka) ruhun yücelerek yeniden doğuş gücünü temsil ediyor. Tekamülü, yaşarken fark edebilmeyi ve kendini yeniden yaratabilmeyi, aydınlanmayı temsil ediyor.
Simurg Hikayesi Ne Anlatıyor?
Hikayedeki yedi vadi, hayatımızda karşılaştığımız durumları sembolize ediyor. Amacımız doğrultusunda ilerlerken nefsimize yenik düşerek yaptığımız yanlışlar, körü körüne bağlandıklarımız, ezberlerimiz ve paradigmalarımız, karşımıza çıkan engeller karşısındaki yılgınlığımız, birliğimizin bozulması, dedikoduları fazla dikkate alan yapımız, belki de en önemlisi egomuz hikayedeki yedi çetin vadiyle anlatılıyor. Bu zorlu tuzaklardan uzaklaşabilen herkes, küllerinden yeniden doğan Simurg olabilir.
Bilge Simurg
Bir varmış bir yokmuş diye başlanır ya hikayelere haydi biz de öyle başlayalım öyleyse bu efsaneye.
Bir varmış bir yokmuş, hikayemizin kahramanı Simurg (Zümrüd-ü Anka ya da batıdaki adıyla Phoenix) kuşların hükümdarı kabul edilen bilgi ağacının dallarında yaşarmış. Bilgisi de her şeye yeterliymiş. Simurg yanarak kül haline gelip, sonra küllerinden tekrar doğarmış. Kuşlar Simurg’a inanırlar, onun kendilerini kötülüklerden koruyacağını, yolunda gitmeyen olaylar için çözüm üreteceğini bilirlermiş. Başlarına bir şey gelse Simurg’u bekler dururlarmış.
Simurg bir süre etrafta görünmeyince kuşkulanmışlar ve en sonunda ondan ümitlerini kesmişler. Ancak bir gün bir kuş sürüsü Simurg’un kanadından bir tüy bulmuş. Simurg’un yaşadığına inanan kuşlar toplanıp huzuruna giderek ondan yardım istemeye karar vermişler.
Ne var ki Simurg’un yuvası, etekleri bulutların üzerinde olan Kaf Dağı’nın tepesindeymiş. Oraya ulaşmak içinse birbirinden zorlu yedi vadiyi aşmak gerekiyormuş.
Yolculuk başlamış. Önce bülbül geri dönmüş, güle olan aşkını hatırlayıp. Papağan o güzelim tüylerini bahane etmiş. Kartal yükseklerdeki krallığını bırakamamış. Baykuş yıkıntılarını özlemiş, balıkçıl kuşu ise bataklığını.
Yedi Çetin Vadi
1 - İstek Vadisi: Kuşların isteyebileceği her şeyin bulunduğu vadiymiş. Burada, pek çok kuş istediği her şeye sahip olabilmenin büyüsüne kapılıp kaybolmuş.
2 – Aşk Vadisi: Gözlerinin sisle kaplandığı, gördükleri şekilleri birer sülün, birer kuğu sandıkları yermiş. Kuşların sisten ve güzelliklerine kapıldıkları kuğulardan, sülünlerden gözleri kör olmuş, birçok kayıp vermişler.
3 - Cehalet Vadisi: Her şeyin gözlerine güzel göründüğü yermiş. Buradan geçerken bazı kuşlar hiçbir şeyi önemsememeye başlamış. Böylece düşünmemişler, düşünmedikçe unutmuşlar, Simurg’u bile unutmuşlar.
4 - İnançsızlık Vadisi: Yolun, amaçlarının anlamsız göründüğü yermiş. Kuşlar artık Simurg’u bulamayacaklarını ve bu yolda öleceklerini düşünmeye başlamış. O kadar yolu boşu boşuna gittiklerini düşünen kuşlar, geri dönmüş.
5 - Yalnızlık Vadisi: Tüm kuşların kendini yalnız hissettiği yermiş. Kuşlar bu vadiden geçerken sadece kendilerini düşünmeye başlamış. Avlanmaya gidenler yönlerini kaybetmiş, bazıları da büyük hayvanlara yem olmuşlar.
6 - Dedikodu Vadisi: Burası Simurg hakkında birçok fısıltının yayılmaya başladığı yermiş. Simurg ile ilgili pek çok dedikodu yapılmış ve sonunda en öndeki kuşa Simurg’un toprak olduğu, gitmelerinin anlamsız olduğu iletilmiş. Kuşların çoğu bu dedikoduyu duyunca doğru olup olmadığını araştırmadan vazgeçip geri dönmüş.
7 – “Ben” Vadisi: Burada her kuş ayrı bir fikir ileri sürmüş. Biri her şeyi bildiğini iddia etmiş, diğeri öbürünün kanadını beğenmemiş, bir başkası “yanlış yoldayız” demiş. Hepsi de kendi söylediğinin doğru olduğunu kabul ettirip grup lideri olmaya çalışıyormuş. Vadiyi geçip “ben” düşüncesinden uzaklaşana kadar grubun önüne geçmek için birbirlerini ezmişler.
Kaf dağına vardıklarında geriye sadece 30 kuş kalmış! Sonunda sırrı çözmüşler: Farsça “si” otuz, “murg” ise kuş demekmiş. Yani bu 30 kuş, aslında aradıkları şeyin kendileri olduğunu anlamışlar. Her biri Simurg’muş, aradıkları sultan da kendileriymiş.
Bilgeliğe giden yol, aslında kendilerine yaptıkları bir yolculukmuş.