“Acil cevap” beklentisi kimimizde ciddi bir ağız alışkanlığına dönüştü. Acaba yerli yerinde kullanılıyor mu?
People Management dergisinin Mayıs 2015 tarihli haberine göre Lancaster Üniversitesi, Organizasyonel Psikoloji ve Sağlık Profesörü Cary Cooper, çalışanların iş saatleri dışında obsesif biçimde e-postalarını kontrol etme ihtiyaçlarının verimlilik ve aile ilişkileri üzerinde zararlı etkisi olduğunu belirtiyor.
Haksız diyebilir miyiz? İletişimimizi kolaylaştırmasını beklediğimiz, bilgi alıp vermemizi kolaylaştıracak e postalar olur olmadık zamanlarda araya giriyor ya da biz sokuyoruz araya. Gelen e posta işle ilgili olabileceği gibi, bazen de işle hiç ilgisi olmayan bir bildirim olabiliyor.
Gerçekten Acil mi?
Cary Cooper’ın söylediklerinden biri de şu: “E posta acil cevap talep ediyor, ki bu da gerçek bir probleme dönüşüyor, biz onu yönetmiyoruz, o bizi yönetiyor.”
E postayı alan hem yapılacak işle, hem de karşı tarafa cevap verme yükümlülüğü ile karşı karşıya. Peki, gece gündüz saat mefhumu olmadan e-posta göndermeyi kendilerine hak gören ve aynı anda karşılık bekleyen yöneticilerin bu işteki rolü nedir? Gece 23:00da mesaj atıp, ertesi sabah “Sana mesaj attım bana cevap yazmadın” diye soran yöneticiler de çalışanların obsesif bir şekilde e-postalarını kontrol etmelerini tetiklemiyor mu? Konuyla ilgisi olmadığı halde ismi cc bölümüne yazılan cc mağdurları da nasibini alıyor bu işten.
“Acil” “Hemen bilgi bekliyorum” “2 saate elimde olsun” benzeri notlarla posta kutumuza düşen mesajlar bir anda bütün planları değiştiriveriyor.
Kimimizde ciddi bir ağız alışkanlığına dönüşen “acil” beklentisi gerçekten yerli yerinde kullanılıyor mu? İletilerin çoğunu bu şekilde gönderirken şirket çalışanlara ne mesaj veriyor diye düşündünüz mü hiç?
E postalar “acil” notuyla geliyorsa alışkanlık mı, iş süreçlerinde doğru olmayan bir şeyler mi var, çalışan nicelik veya niteliğinde sıkıntı mı var bakmak gerekir.
Sabotajcı E Postalar
Cooper, insanların aşağı yukarı bir kısmının e postalarını tatillerde ve hemen hemen herkesin evde gece kontrol ettiğini kaydediyor. E yalan da sayılmaz. İşten eve geldikten sonra büyük çoğunluğun gözü mesajlarında. Hal böyle olunca ev, tatil, gece yatak, gezinti, bal ayı, aile sohbetleri gibi özel mekan ve ortamlarda e postalar ortamın manevi büyüsünü bir anda al aşağı eden ciddi birer sabotajcıya dönüşüyor.
Yazıda sağlık sorunlarına sebep olduğunun zaten ispatlandığı, fakat aileye de zarar verdiği belirtiliyor. Sahiden, akşam eve gelip gözünü e-postalarından ayıramayan anne babanın çocuklarıyla kim vakit geçirecek?
Benim için söylediklerinin en çarpıcı olanlarından bir tanesi de, işte kişilerin e postaları için ekstra vakit harcamasının, kişileri işteki kilit sorumluluklarından uzaklaştırdığını söylemesi. Bu, gerçekten üzerinde düşünülmesi gereken, güçlü bir sav.
Tüm bunların ışığında çalışanın iş saatleri dışında ulaşılmazlık hakkı tartışılabilir.