Güncellenen, aktif olarak kullanılan sağlıklı iş tanımları “Senin işin mi benim işim mi” kavgasını ortadan kaldırır.
Sandalye Krizi
İnsan Kaynakları Uzmanı Ayşe sabah ofise geldi. Yerine henüz yerleşip oturmuştu ki telefonu çaldı. Dahili hattan Pazarlama Müdürü Deren hanım arıyordu:
“Günaydın Ayşe”
“Günaydın Deren hanım”
“İşe yeni başlayan arkadaşımız geldi, oturacağı masada sandalye yok. Gelebilir misin buraya?”
Bu buyurgan ses tonu karşısında lafı daha fazla uzatmayan Ayşe “Peki” diyerek pazarlama departmanına gitti. Gerçekten de yeni başlayacak kişinin masası belliydi ama masada sandalye yoktu. Nasıl olmuştu da bu detay atlanmıştı.
“Keşke bunu önceden bildirseydiniz, ayarlardık” diyen Ayşe’ye Deren hanımdan aynı hızda yanıt geldi: “Ben bu şirkette sandalye başıcı değilim.” Ayşe tam da “Ben de değilim” diyecekken, tartışma çıkmasın diye sustu. “Sandalye olmadığını haber verseydiniz temin ederdik” diyen Ayşe’ye yine süratle yanıt geldi: “Bunu ayarlamak benim görevim değil.” Yeni başlayan kişinin önünde daha ilk günden tartışma olmasın diye söyleyeceğini yine yuttu Ayşe.
Toplantı odasından idareten bir sandalye getirildi. Sonrası için de sipariş verildi. Neyse ki sorun çözülmüştü.
Biletleri Kim Dağıtacak?
Bugün şirketin sponsor olduğu bir etkinliğin biletlerinin çalışanlara dağıtılması gerekiyordu. İşine başlamadan biletleri de departmanlara vermek isteyen Ayşe, öncelikle Mali İşler’e dağıtılacak biletleri aldı ve departmana çıktı. Mali İşler departman sekreteri Belma’ya biletlerin dağıtılması gerektiğini söyleyerek masasına bıraktı. Boş bir suratla Ayşe’ye bakan Belma:
“Dağıt o zaman, bunları dağıtmak benim görevim değil” diyerek cep telefonuyla oynamaya devam etti.
“Eline mi yapışır, ne olur dağıtsan. Zaten epi topu 15 kişi var katta” demek geldi içinden. Ama mahalle ağzıyla konuşan bu basit kız, ters bir cevap verip sabah sabah sinirlerini bozmasın diye, masaya koyduğu biletleri tekrar alarak kendisi dağıttı.
Yerine giderken yaşadığı olaylardan canı bir hayli sıkkındı. Çalışmak değil ama adeta amaçsız koşu haline gelen bu günlük koşturmacalar bıktırmıştı Ayşe’yi. Düşündü “Sahi, bunlar kimin görevi?”
Masasına gitmeden önce yöneticisinin yanına giden Ayşe: “İş tanımlarını hiç kullanmıyoruz. En son ne zaman güncellendiler? Bir ara baksak mı? Ne dersiniz?” diye sordu.
“Valla hiç hatırlamıyorum, benden önce yazılmış onlar öylece duruyor. O kadar çok işimiz var ki, onlara sıra gelmiyor. Görüyorsun bak, sabah geldiğinden beri oraya buraya koşturmaktan doğru dürüst masana oturamadın daha.”
“Görüyorum, evet çok net görüyorum” dedi Ayşe. Eğer yöneticisi olmasaydı, çoktan bu işe el atmıştı. Önce şirket içinde çalışıyor görünüp hiç bir iş yapmayan asalak çalışanları temizlerdi. Şu anda yöneticisiz çalışmayı ne çok isterdi. “Müdürsüz yönetim mümkün mü acaba” diye geçirdi içinden.