Uluslararası Koçluk Federasyonu ICF’in en yüksek akreditasyon seviyesi olan Master Certified Coach (MCC) derecesini alan Türkiye’deki ilk, dünyadaki az sayıdaki kişiden biri olan Dost Can Deniz’le “Kurumsal Koçluk” üzerine söyleştik. MareFidelis’in kurucusu ve baş danışmanı olan Deniz, aynı zamanda benim de koçluk eğitimi aldığım Gestalt Coaching Programı’nın liderleri ve kurucularından biri. Ben sordum, Dost cevaplamadı da aktı sanki. 8000 saate yaklaşan koçluk deneyimi olunca sohbetimizi rengarenk örnekleri ve bilgi derinliği ile zenginleştirdi. Adı gibi dost, can, içten ve doğal olduğu için bol bol da gülüştük. Anlattıkları ders niteliğinde. Haydi yaslanın arkanıza ve keyifle okuyun.
- Dost, koçluğu nasıl tanımlıyorsun?
Bilmem (Gülüşmeler). Koçluk bir destek hizmeti, danışmanlık türü. Benim koçluk tanımım “danışanlarıma ne fayda sağlıyorum”la alakalı. Ben temelde insanların herhangi bir konuda ilerlerken, bir karar alırken veya bir işte gelişirken 52 kart artı iki jokeri hesaba kattıklarından emin olmalarını sağlamaya çalışıyorum (Gülüşmeler). İlki bu. İkincisi bunu sadece bir kere yaptıkları bir faaliyet olmaktan çıkarıp bir öğrenme deneyimine dönüştürmeleri. Yani üzerinde konuştuğumuz, tartıştığımız konuları dışarıdan bir kişinin onlara geribildirim vermeden, aynalık etmeden kendi başlarına yapar hale gelmelerini sağlamak.
- Yani koç olarak sürecin sonunda danışanına ayna olmak durumunda kalmıyorsun.
Evet. Üçüncüsü bu süreç içerisinde öğrenmeyi öğrenmelerini sağlamak. İster teknik bilgi alarak yatay gelişme olsun, ister düşünüş, yaklaşım ve kimlik tanımını değiştiren dikey gelişme olsun.
- Koçluk iş hayatında ne kadar zamandır yer buluyor?
Ben bu işe başlayalı 1 Mayıs’ta 19 sene olacak. İlk başlarda hiçbir şey yoktu ortalıkta. Koçluk ne, nasıl bir şey bilinmiyordu. O zamanlardan bugüne çok şey değişti. Şu anda Türkiye’de 10-15 tane MCC olmuştur. Bunun da kurumlara yansıması var. Artık kurumların İK çalışanları arasında çok ciddi koçluk eğitimi alan, ICF tarafında akredite edilen koçluk programlarına katılan insan var. ICF’e üye oluyorlar, EMCC’nin bir parçası oluyorlar.
- Sence İK çalışanlarının koçluk eğitimi alması gerekli mi?
Bu neyi amaçladıklarına ve kendi rollerini nasıl tanımladıklarına bağlı. İK çalışanı var İK çalışanı var. O kadar gerekli mi bilmiyorum fakat zararı olmayacağı kesin. Muhtemelen şart değildir ama mutlaka faydası olacaktır. Örneğin Business Partner veya Öğrenme ve Gelişim’de çalışan bir İK çalışanına çok büyük faydası olur. En azından koçluğun satın alıcısı olarak faydasını görürler. Koçluk özellikle kurumsal firmalarda çok arttı, üst düzey yönetim için de çok talep ediliyor.
- Yani geçmişle şimdiyi karşılaştırdığımızda şu anda talep çok daha fazla değil mi?
Tabi 20 yıl önce hiçbir şey yoktu. Buralar daha önce boş araziydi (Gülüşmeler). Şu anda koçluğa aşina olmayan kurumsal kurum kalmamıştır diyebiliriz. Belki tek tük kalmıştır. Şimdi veya geçmişte çalıştığım büyük şirketlerde çalışanlar benim müşterilerimin önemli bir bölümü. Bunların bazıları kendi içlerinde iç koçlar kullanmaya başladılar. Gördüğüm kadarıyla bunların sayısı o kadar fazla değil. Bir takım mentorluk programları falan var ama “bu kişi bizim iç koçumuzdur” denilen yerler çok fazla olmamakla birlikte var. Dışarıdan alınan koçluğun maliyeti yüksek olduğu için iç koçluğun kullanılması gerektiğini düşünüyorum. Bu açıdan İK’cıların koçluk eğitimi almaları kurumun faydasına olabilir.
- Bu durumda iç koçluğu sağlıklı buluyorsun.
İç koçluğu konunun ne olduğuna bağlı olarak belli bir beceri gelişimi açısından faydalı buluyorum. Sınırları doğru çizilmeli. Hiçbir zaman bir dış koçla paylaşılan açıklıkta olmayacağını bilerek, yetkinlik ve beceri gelişimi açısından önemli buluyorum.
- Koçluğun hem kurumlara hem bireylere faydası ne? Bir kurum koçluk aldığında bundan nasıl faydalanıyor?
Sen de biliyorsun Return On Investment gibi koçluğa yapılan yatırımın getiri hesaplarının derinine girildiğinde hepsinde sonuca gelindiğinde varsayım oluyor; “getirisinin şu kadar olduğunu varsayalım” deniyor. Gerçekten ölçen bir araç yok ve ölçmek de çok kolay değil. Bunu nesnel ölçülerde yapmak kolay değil, biraz öznel bakmak gerekiyor. Biz Gestalt ekolünde kendimizi birer “farkındalık ajanı” olarak tanımlıyoruz. Danışanlarıma en büyük faydası ise kişilerin lenslerinin güncellenmesi. Kişilerin kendilerine ve dünyaya baktıkları gözlükleri güncelleniyor.
- Bir anlamda ‘hangi açıdan baktıklarını fark ediyorlar’ değil mi?
Evet. Daha önce farkında olmadıkları fakat belki de gözlerinin önünde olan şeyleri görebiliyorlar. Sonuçta hem kişisel etkinlikleri, hem yönetici ve lider olarak etkinlikleri artıyor. Kendileriyle daha barışık veya daha kavgalı hale gelebiliyorlar (Gülüşmeler). Eğer daha önce fark etmedikleri bir durum varsa sonucunda barışa gidecek bir kavgaya girişebilirler, ki bu iyi. Çalışanların bu kazanımları doğal olarak kuruma yansıyor. Örneğin bir kişinin delegasyonla, öfke kontrolüyle, karar vermek ve arkasında durmak gibi beceri gelişiminde bir sıkıntı varsa aldığı koçluk hizmeti kişinin etkinliğini, dolayısıyla da iş sonuçlarını etkileyecektir. Bunun dışında farkındalığı artmış bireylerle çalışmanın, organizasyonun çalışma ortamına, iç huzuruna çok daha fazla etkisi oluyor.
- Koçlukta kişinin kendi isteği ve rızası önemli. Diyelim ki kurum çalışanına koçluk aldırmak istiyor ama kişi istemiyor. Ne yapıyorsun bu durumda?
Koçluk vermiyorum (Gülüşmeler). Zorla güzellik olmaz, istemeyene zorla yardım edilemez. Zorlayarak bir çalışmaya girilirse bu kişi muhtemelen bu fırsatı kendisine zorla yaptırılan şeyin ne kadar saçma olduğunu kanıtlamak için kullanır. Böyle bir durumda bana da, o kişiye de, kuruma da yazık. Bazen ön görüşme yapılabilir, bazen de birkaç seans yapıp bakalım diyoruz, ancak sonrasında kişi hala istemiyorsa yapılacak bir şey yok. Ben sözleşmelerimde ilk üç seansa kadar çalışmayı bırakma hakkını elimde tutuyorum.
- Tek taraflı mı, danışana da bu hakkı veriyor musun?
İki tarafa da bu hakkı veriyorum. İlk üç seansın parasını da iade ediyorum. 19 senedir koçluk yapıyorum, sonuçta 8000 saate geliyordur koçluğum, şimdiye kadar bu söylediğimi birkaç kez kullandım.
Bir zamanlar ilişkide olduğum artık var olmayan Lore diye bir firma vardı. McKinsey zamanında Lore’a koçluk hizmeti vermiş. McKinsey bunlardan sonuç garantisi istemiş. Lore’da sonuç garantisi verememiş ama “koçluk yapılabilirlik endeksi” diye bir model oluşturmuş. C0’dan C6’ya kadar tanımladıkları bir skala var. C0: Bir psikiyatriste ihtiyacı var. Depresyon, bipolar, intihar eğilimli vb durumlar için. C1: Narsistik eğilimi olan kişiler. Bu kişilere çok zor koçluk yapılıyor. Temel problemleri figür zemin akışkanlığı, yanı pozitiften negatife veya tam tersine geçiş yapmakta zorlanırlar, kendileriyle ilgili olumsuz bir duygu durumuna girdiklerinde çıkamazlar. Çoğu narsistte ciddi bir değersizlik duygusu, özgüven problemi vardır. Narsistlere geri bildirim veremezsin, çünkü kabul ederse o girdiği yerden çıkamayacak, çok büyük acı çekecek. Çünkü oradan nasıl çıkacağını bilemez. C2: Direnen, istemeyen kişiler. Bunların kurumla ilgili problemleri olabilir, kuruma güvenmeyebilir, kurumun tuttuğu bir koçla çalışmak istemeyebilir. C3: Geribildirim alır ama süreklilik göstermez. C4: Geribildirimi alıp “vay be” deyip bir sürpriz olarak gelenler. C5: Geri bildirim alıp ve üzerinde çalışır. C6: Koç bu kişilere gitmez, onlar kendileri gelir. Lore, McKinsey’e C4 ve üzeri için garanti vermiş.
Ben kişi istemiyorsa o kişiyle bir ön görüşme yapıp istememenin sebebini anlamaya çalışıyorum. Kurumla ilgili bir durum varsa hızlı bir şekilde bana güvenip açıklıyorlar. O zaman ilerleme kaydediyoruz.
- Kurumlarda yaptığın çalışmalardan gözlemlenebilir somut sonuçlar elde ettiğin bir örnek verebilir misin? Örneğin müşteri şikayetlerini yüzde şu kadar düşürdük, satışları yüzde şu kadar artırdık diyebileceğin bir örnek var mı?
Ben işe dönüşen sonuçlara yönelik koçluk yapmadığım için böyle bir istatistiği izlemiyorum Nurdan. Koçluğun mutlaka faydası vardır ama iş sonuçlarını sadece koçluğa bağlayamayız. Koçlukla ilgili en temel ölçülebilirlik problemi de bence bu. Ancak mutlaka danışanlarımın hemen hemen hepsinde iş sonuçlarında ve dışarıdan aldıkları geri bildirimlerde olumluya yönelik bir gelişme gözlemliyorum.