“Zorluk” kavramını hayatını zorlukların içinde geçiren bir isimle konuştuk. Güneydoğu’da gönüllü çarpışmış, terör bölgesinin zorlu koşullarında mücadele vermiş, hayatının belki de en parlak döneminde feci bir kazayla felç kalarak yürüme yetisini kaybetmiş, bir anda malulen emekli olmuş ve tüm bu zorlukları atlatmış biri olan eskinin komando jandarma subayı, şimdinin profesör doktoru: Ozan Bahar. Yaşadığı tüm zorluklardan kendisine yeni bir hayat yaratan, “Vazgeçme” kitabında anlattığı gibi ruhunu uçuran, dahası artık başkalarının da ruhlarının uçmasına ilham olan bir profesör, bir tasavvuf ehli, bir motivasyon konuşmacısı. Ozan Bey, her zorluğun içinde bir hazine gizli olduğunu anlatıyor. “Hayatım çok zor” diyenler, “Bunu nasıl aşarım” diye dertlenenler, “Her şey bitti, mahvoldum” diye düşünenler Bahar’ın zorlukla ilgili derin bir bakış açısı sunan görüşlerini mutlaka okuyun.
- Merhaba Ozan Bey, hoş geldiniz.
Merhaba Nurdan Hanım, hoş bulduk.
- Size göre zorluk nedir?
Şöyle anlatayım; ben komando olup gönüllü olarak Güneydoğu’da, terör bölgesinde çarpışmak istiyordum. Ama gözlük taktığım için komando olamıyordum. 1992 yılının sonlarında gözlüğümü çıkardım, İstanbul Haydarpaşa Askeri Hastanesi’nden ‘komando olur’ raporu aldım ve Foça’ya gittim. 4-4,5 ay Foça’da komando eğitimi gördüm, bröve aldım. Oradaki bir komutanımız komando olmayı şöyle anlatmıştı: “Herkesin ‘Öldüm, bittim, mahvoldum. Artık bir adım atacak gücüm kalmadı’ dediği yerde komando ruhu başlar.”
Zorluk dediğinizde eski bir komando jandarma subayı olarak kendi hayatımdan aklıma gelenler, yaşadığım kaza gecesi, Güneydoğu’da 2 yıla yakın terörle yaptığım mücadele, bir gece tipide dizimin dönmesi. Askerlerimin biri tüfeğimi, biri çantamı almıştı, tam 9 saat yürüdüm. İşte benim için zorluğun tanımı bu. Yani herkesin ‘öldüm, bittim, adım atacak takatim yok’ dediği yerde komando ruhu ile mücadele etmek.
- Yani zorluk “Komando ruhu ile mücadele etmeyi gerektirecek kadar büyük bir olayı içermesi gerekir” diye anlıyorum.
Evet. Ben son derslerde hayat hikayemi anlatarak bitiriyorum. Bir keresinde yine son dersi bitirdim, sınıfla helalleştik. Sınav için başarılar diledim. Bir öğrencim “Hocam ofisinize gelebilir miyim” dedi. Ben de “Buyur gel” dedim. Geldi ve bana dedi ki: “Hocam ben bugün intihar etmeyi düşünüyordum. Ama sizi dinledikten sonra anladım ki intihar etmeyi düşündüğüm konular ne kadar basitmiş, utandım gerçekten. İyi ki geldim bugün sizi dinledim, çünkü intihardan vaz geçtim.” Bugün baktığınızda X kuşağı veya Alfa kuşağı zorluğa hiç gelemiyor.
- Hissettiğimiz acı miktarı bireyden bireye değişiyor. Sizin hikayenizde anlattığınız gibi, birisine intiharı düşündürecek sebebe diğeri gülüp geçiyor. Hayatta karşısına çıkan ufacık bir engeli bile zorluk diye isimlendiren kişiler var. Siz Güneydoğu’da gönüllü çarpışmış, terör bölgesinin zorlu koşullarında mücadele vermiş, hayatının belki de en parlak döneminde feci bir kazayla yürüme yetisini kaybetmiş, bir anda malulen emekli olmuş ve tüm bu zorlukları atlatmış biri olarak onlara ne söylemek istersiniz?
Nurdan Hanım zor olmalı ki değmeli. Elde edilmesi için çaba sarf edilenler değerlidir. Alın teri dökülmeli ki bir kıymeti olsun. Kolay elde edilen kolay kaybedilir ve değeri olmaz. Çok değerli olan azdır ve çok bedel ödenir. Tıpkı pırlanta gibi. Herkeste kilolarca pırlanta olsaydı bu kadar değerli olur muydu?
Size tasavvuftan bir örnek vereyim. Allah en büyük derdi, musibeti, belayı “Habibim, seni yaratmasaydım hiçbir şeyi yaratmazdım” dediği peygamberimize veriyor. En çok sevdiğine bu kadar zorluğu peygamberimize eziyet olsun diye mi veriyor: “Hayır.” Benden başka kimseye ihtiyacı olmasın, sadece benden medet umsun. Tasavvufta da öyledir; en çok dert, musibet, bela evliya ve veli kullara verilir. Dünya küçülür onların gözünde, dünyanın önemi kalmaz.
- Ozan bey sizce hayat yolculuğumuzdaki zorluklar bize ne anlatıyor?
O sıkıntının altında bir hazine var. O hazineyi bulmamız için zorlukla karşılaşıyoruz. Tabii bu durum dünyevi değil. Elbette dünyada da çok önemli; son model bir Mercedes sahibi olmak istiyorsan, ya da Muğla’da denize çok yakın bir yerde 10 dönüm arazi üzerine kurulu villa sahibi olmak istiyorsan, çok çalışacaksın. Karşına çıkan zorluklara katlanacaksın. Bedel ödeyeceksin. Senin olması için, kıymetli ve sana özel olması için bedel ödemen gerekiyor. İşte o zorluk ve sıkıntılar kişinin gelişimi ve manevi olgunlaşması için hayatına girmesi gereken şeyler. Eminim bu durum sizin hayatınız için de geçerlidir. Bulunduğunuz yere gelebilmek için kim bilir ne zorluklarla karşılaştınız.
- Elbette.
Zorluklar ve sıkıntılar hayatımıza boşu boşuna girmiyor. Hepsinin bir hikmeti var. Nihai amaç özellikle insanın manevi anlamda olgunlaşmasına birer vesile olması.
Röportajın devamı yarın.