İK Bloguna Başlarken...
Hikayeler düşüyor aklıma; kimi matrak, kimi hüzünlü, kimi kızgın, kimi kırgın.
Yazılar düşüyor kalemimden; kimi dalgacı, kimi ciddi.
Fikirler düşüyor zihnime; kimi kabul görür, kimi görmez.
Diyaloglar geliyor aklıma; kimi fütursuz, kimi kaygılı ve önemseyen.
Farklı fikirler tartışıyor içimde, “hangisi kazanır” dediğim.
Sorular geliyor aklıma; kimi çözüm bulduğum, kimi bulamadığım.
Anlatmak geliyor içimden, bazen uzun uzun bütün ayrıntılarıyla, bazen de kısacık ve detaysız. Kimi zaman ayna olmak geliyor içimden, kimi zaman fener.
Methiyeler düzüyorum kimi zaman beğendiklerime, alkışlıyorum. “Hah işte böyle” diyorum. Eleştiriyorum kimi zaman, uygun bulmadıklarımı. İtiraz ediyorum, yüzleşelim istiyorum karanlık tarafımızla.
Fakat;
Bazen az yazıyorum, gelmiyor bir türlü devamı, uzatamıyorum yazdıklarımı. Bazen de çok yazıyorum, nereden kısacağımı bilemiyorum.
Bazen ustaca buluyorum yazdıklarımı, bazen acemi.
Düşünceler bazen netlik kazanıyor zihnimde, bazen belirsiz ve bulanık bekleşiyor.
Bazen hep yazmak istiyorum, bazen de hiç yazmak istemiyorum.
Kimi zaman son derece cesur oluyor kalemim; pervasızca yazıyor. Kimi zaman da ürkek ve çekingen.
Bazen çok kolay çıkıyor yazı; oturuyorum bilgisayarın önüne ve kelimeler kendiliğinden dökülüyor. Akıp gidiyor her şey. Bazen de zor çıkıyor; ne düşündüğümü bir türlü tam olarak aktaramadığımı hissediyorum.
Bazen bayağı didikliyorum yazdıklarımı, tekrar tekrar okuyorum. Bazen de yazıp bitiriveriyorum, dönüp bakmıyorum bile geriye.
Ve ayrıca;
Yorumlarınızı merak ediyorum içtenlikle; itirazlarınızı, eleştirilerinizi, çözüm önerilerinizi, beğendiklerinizi ve beğenmediklerinizi.
Şimdiden heyecan duyuyorum yazacaklarım ve yazacaklarınızla ilgili.
Bereketli ve cıvıl cıvıl bir İK Bahçesi umuyorum.