Kadın İstihdam Oranlarına Niye Şaşırıyoruz ki?

2016 yılı itibarı ile;

  • Son 5 yılda kadın istihdamının sadece 3,6 puan artmasına,
  • Türkiye’de kadın istihdam oranının %27.6 olmasına
  • Üst düzey kadın yönetici oranının %9.4 olmasına

Niye şaşırıyoruz ki?

Kadın istihdamı

Önce;

Okumaması için evde kabus gibi başına çöreklenen ağabey ve baba olmak üzere tüm aile efradını bertaraf edecek, tehditlere göğüs gerecek.

Ailesi istiyorsa şayet okumasını, bu durumda da ailenin maddi gücü okutmaya elverişli olacak.

Diyelim ki okuyor, bu sefer de aile, kızlarının hakkında çıkarılan dedikodulara, dolduruşlara kulak asmayacak ve kızımızın bunları duyduğunda etkilenmeden yoluna devam etmesi beklenecek.

Tabii bu arada tacize ve tecavüze uğramamaya bakacak.

Belki yüksek lisans yapacak, kurslara gidecek.

Sonra;

Afa cafa tamamladığı bu serüvenin sonunda sevdiği veya sevmediği bir işe başlayacak. 

Bir yerlerden başlamak gerektiğine inanıp dört elle sarılacak işine. Erkek mevkidaşından daha düşük maaş almasına, ücret eşitsizliğindeki duruma aldırmadan çalışacak.

Belki biri çıkacak karşısına seveceği ve evleneceği.

Eh yaş da yavaş yavaş ilerlerken anne olmayı da isteyebilecek.

Acaba doğru zaman mı, dur şu 6 aylık dönem geçsin, bu proje de tamamlansın diyecek.

Hamile kaldığında eğer sorunsuz geçiyorsa şanslı, ama sorunlu hamilelikse işi zor; zaten doğum iznine çıkacağı için şimdiden aldığı raporlar pek de hoş karşılanmayacak.

Ve nihayet yavrusunu kucağına aldığında, yepyeni bir yaşama uyum sağlamaya çalışırken, doğum izninin tamamını kullanmayan kadınların nasıl övüldüğünü görecek şirketinde.

Ücretsiz doğum iznine çıkmanın hiç de hoş karşılanmadığını duyacak.

Kucağındaki bebekle ayrılsam mı, çalışsam mı kararı arasında sıkışıp kalacak; ne bebeğine kıyabilecek, ne kendisine.

Bebeği olup da çalışırsa, kaldığı yerden devam edebilecek çalışmasına ama birileri “iş kolik” “sadece kendini düşünür” diyecek, “çocuk ilgiyle büyür” deyip imalı bakacaklar yüzüne, çocuğun en ufak sıkıntısında “e tabi çalışan annenin çocuğu” diyecekler.

Eğer bebeği olup da çalışmazsa, bir grup “öz verili” “fedakar anne” diye yüceltirken, kendisinden ve kendisini seven bir avuç insandan başka üzülen olmayacak elinden kayıp giden kariyerine. İçini yakan üzüntüsünden kimsenin haberi olmayacak.

Hadi diyelim çevresi ve ailesi de destekliyor çalışmasını, çocuğuna da gül gibi bakılıyor; hem evini, hem çocuğunu, hem de işini düşünecek. Akşam suya bastırdığı ıspanakları yıkarken ertesi günkü toplantının gündemini geçirecek zihninden.

Eve gidince yemeği yapmak, ortalığı toparlamak, çocukla ilgilenmek kendi sorumluluğu olacak.

Eşi mümkünse çocuğa elini sürmeyecek, çünkü kendi babası da öyle yapmıştı, zaten annesi de bunun kadının işi olduğunu öğretmişti.

Bakıcı sorunları yaşayabilecek, en önemli işlerinin arifesinde yüz üstü bırakıp gidebilecek bakıcılar.

Çok istediği halde ikinci çocuğu, acaba doğru karar mı diye oturup düşünecek.

Tabii bu arada evde dayak yemiyorsa şanslı gruptan sayılacak.

Hal böyle olunca,

Kadın istihdam oranlarına niye şaşırıyoruz ki?

Not: Yazının başında verilen oranlar 6 Mart 2016 tarihli Hürriyet İK gazetesi verilerinden alınmıştır.