Karşımızdaki konuşurken ve biz de pür dikkat dinliyor görünürken, karşımızdakini mi yoksa kendi iç sesimizi mi dinliyoruz?
“Tüm iletişim bir diyalogdur” diyor Mesaj Sizsiniz kitabında Roger Ailes. Bunu zaten biliyoruz, ama gelin görün ki kaçımız gerçek manada diyalog kuruyoruz, orası tartışılır. Biz daha çok monolog halindeyiz. Kendi iç sesimizle o kadar meşgulüz ki, karşımızdakini duymaya mecalimiz yok.
Siz (konuşmacı) dinleyicilere sembolleri (kelimeler, yüz ifadesi vb.) seçer ve gönderirsiniz. Dinleyiciler konuşmayabilirler, ancak onlar da size semboller –örneğin yüz ifadesi ve beden dili ile- gönderirler. Size geri gelen o sembolleri anlamlandırmayı öğrenin (Ailes 1996:40). Bize geri gelen sembolleri sağlıklı bir şekilde anlamlandırabilmek için, önce iç sesimizin gürültüsünden arınmayı başarabilmemiz gerekmez mi?
Karşımızdaki konuşurken ve biz de pür dikkat dinliyor görünürken, gerçekten onu dinliyor muyuz? Dinlemeyi ne kadar istiyoruz? Bu kadar dikkat kesildiğimiz karşımızdaki mi, yoksa kendi iç sesimiz mi? Büyük çoğunluğumuzun kendi iç sesiyle meşgul olduğunu biliyoruz. Duyduğumuzu zannettiğimiz kelimeler gerçeği yansıtmayabilir. Çünkü bizim gerçeğimiz ve asıl gerçekler birbirinden farklı olabilir.
Günlük hayatta başımıza açılan dertler de çoğu zaman bu yüzden değil mi; doğru dürüst dinleyememekten. Oysa her şeyin başı dinlemek, potansiyel gelişimi için de önce dinlemek gerek.
Dolu Düşün Boş Konuş
Yaz başında Kadıköy’deki Oyun Atölyesi‘nde tam da bu konuyla ilgili bir tiyatro oyunu izledim; Dolu Düşün Boş Konuş. Hararetle tavsiye ederim. Kişisel gelişim ile ve kişiler arası iletişimle ilgilenenlerin kaçırmaması gereken bir oyun olduğunu düşünüyorum. Çok beğendim ve çok eğlendim.
Karşımızdakiyle oturuyor, onu dinliyor, onunla birlikte görünüyorken, aslında nasıl da kendimizle dolu olduğumuzu anlatan harika bir oyun.
Saniyeler içinde, düşünce ve fikir bombardımanının nasıl da zihnimizi ele geçirdiği ve bu düşünce kalabalığıyla nasıl konuşup davrandığımız çok güzel işlenmiş. Üstelik de son derece mizahi bir aktarımla. Bol kahkahalı ve eğlenceli bir oyun.
Gerçekten Dinliyor Muyuz?
Dinlediğimizi sandığımız zamanların çoğunda kendimizi dinliyoruz aslında. Karşımızdaki konuşurken, sessiz kalıp ona bakmanın adını dinleme bellemişiz. Oysa olmadığını hepimiz biliyoruz. Biz sessizce durup ona bakarken, aslında tamamıyla kendi zihnimizin içindekilerle, önceliklerimizle, kaygılarımızla, vereceğimiz cevapla meşgulüz. Halbuki görüntü olarak taş gibi orada duruyoruz, göz teması da kuruyoruz. Yetmez, bir de kafamızı hafifçe öne sallayarak karşımızdakini dinlediğimizi belirten “Hı hı” “evet“ “anlıyorum” gibi kelimeler kullanıyoruz. Eeee, ne de olsa karşımızdakinin bizim onu dinlediğimizi zannetmesi lazım!
İşin tuhaf tarafı biz bunu yaparken, karşı taraf da aynı şeyi yapıyor olabilir. Böyle bir durumda ortaya da muhteşem(!) bir iletişim çıkıyor haliyle.
Dinleyememek bu toplumda, konuşmanın, çemkirmenin, bağırıp azarlamanın, kendi fikrini empoze etmeye çalışmanın, çoğunlukla anlamaya galebe çalmasının doğal bir sonucu olsa gerek.
Kaynak: Ailes R. (1996). Mesaj Sizsiniz, Sistem Yayıncılık: İstanbul.