Bölüm yöneticileri Vedat Bey’in ardı arkası kesilmeyen eleştiri ve hakaretlerine maruz kalan çalışanları çareyi bölüm direktörüne bildirmekte buldular.
Çalışanları dinleyen bölüm direktörü duyduklarından son derece rahatsız olmuştu. Vakit geçirmeden durumu konuşmak için Vedat Bey’i çağırdı.
Her Şey Yolunda
Öncelikle bölümde işlerin nasıl gittiğini sordu bölüm direktörü. Her şey yolundaydı; takip ettikleri işleri, bu ayki tahmini iş sonuçlarını, müşterileri genel olarak özetledi Vedat Bey. Sonra bölümde ilişkilerin nasıl olduğunu sordu. O konuda da her şey yolundaydı; çalışanlarıyla mutlu huzurlu çalışıyordu.
Tecrübeli bölüm direktörü lisanı münasip ile çalışanların sıkıntılarını, kendisine iletilenleri aktarmaya başladı. O zamana kadar gayet rahat konuşan Vedat Bey’i bir huzursuzluk kapladı.
Bölüm direktörü suçlamadan, somut olayları göstererek, örnekler vererek konuşuyordu. Vedat Bey’in çalışanları herkesin içinde eleştirdiğini, “Bir şeyi de düzgün yapın” “Kafanız hiçbir şeye basmıyor” gibi hakaret cümleleri kullandığını söyledi. Vedat Bey iyiden iyiye kıpkırmızıydı artık.
“Onların Gelişimi İçin”
Önce inkar etti hakkındaki suçlamaları; “Bu ay biraz fazla çalıştık, eve geç gittiler, bu yüzden bana kızgınlar anlaşılan” dedi. Ama baktı gördü olmayacak, o zaman bir kılıf bulmalıydı ve buldu. O, tüm bunları çalışanlarını geliştirmek için yapıyordu.
“Yaptığım ve söylediğim her şey onların iyiliği için. Evet hatalarını söylüyorum, çünkü fark etsinler, düzeltsinler diye. Yoksa nasıl gelişebilirler? Nasıl bilebilirler yaptıklarının hata olduğunu” cümleleriyle savundu kendini lafazan bölüm müdürü.
İnsanları geliştirmenin yolunun bu cümleler olmadığını, kullanılan hakaret cümlelerinin korkuyu, düşmanlığı, hata yapmayı beslediğini çok güzel anlattı bölüm direktörü ve sordu;
“Yanlışı görüyorsun, doğruyu niye görmüyorsun Vedat?”
“Görüyorum, görmez olur muyum?”
“Görüyorsan niye takdir etmiyorsun? Arkadaşların senden hiç takdir cümlesi duymadıklarını söylüyorlar.”
“Takdir edersem şımarırlar, işleri çok doğru yaptıklarını düşünebilirler, belki de işi yavaşlatabilirler.”
“Kimin teorileri bunlar? İşini iyi yapan insan elbette bunu bilmelidir ve takdir edilmelidir. Marifet iltifata tabidir. Ayrıca küçücük bir hataya bile tahammülün olmadığını söylüyor ekip arkadaşların” Yine birkaç örnek verdi bölüm direktörü ve ekledi:
“Çalışma arkadaşlarını sürekli azarlamayı kendinde hak görmen doğru bir yaklaşım değil.”
“Evet zaman zaman bağırıyorum, çünkü ben onların işlerinde mükemmel olmalarını istiyorum.”
“Mükemmel olmanın yolu azarlamak mı? Ayrıca hangimiz mükemmeliz Vedat?”
“Aman efendim sizin bilginiz, tecrübeniz hangimizde var?”
“Ben de mükemmel değilim, hep öğreneceğim bir şeyler var. Çalışma arkadaşlarının yaptıkları iyi işleri görmeyip, kusurlarını sürekli yüzlerine vurman ve de bunu herkesin içinde yapman olur şey değil. Çalışanların gelişimini baltalayan yöneticilerin yaklaşımıdır bu.
Tavır ve davranışların onları geliştirmeyeceği gibi, şu anda olduğu gibi demotive eder. Hatta belki de birilerinin ayrılmasına sebep olursun. Ekip arkadaşlarının sana güvenmeleri çok önemli. Lütfen bölüm içinde güvenin altını oyma. Çalışma arkadaşlarına bir kusurmatik gibi yaklaşmanın sana, onlara ve şirketimize faydası değil, ancak zararı olur.”
“Ama efendim bu kadar iyi iş sonuçlarım var ve siz beni hep eleştirdiniz.”
“Ben seni değil, davranışlarını ve yaklaşımını eleştiriyorum Vedat. İnanıyorum ki, davranışlarını değiştirerek şu anda elde ettiğin iş sonuçlarından çok daha iyisine ulaşabileceksin.”