Yaklaşımlarıyla kendi köhne yönetim anlayışlarının altını çizen, ‘ben çalışanıma güvenmem’ mesajı veren yönetimler…
Kontrolcü Yönetim Anlayışı
Uzaktan çalışmanın nimetlerinden faydalanmak şöyle dursun, yaklaşımlarıyla kendi köhne yönetim anlayışlarının altını çizen, ‘ben çalışanıma güvenmem’ mesajı veren, çalışan mutsuzluğunu körükleyen, çalışan bağlılığının altını oyan firmaların varlığını öğrenmek ne üzücü. Ben yazayım, varın yorumu siz yapın.
– Şu anda nasıl çalışıyorsunuz?
Biz pandemi başladıktan çok kısa bir süre sonra evden çalışma modeline geçtik.
– Ne güzel. Bu da kurumunuzun duruma hızlı uyum sağladığını gösterir.
Eh, yani, sayılır.
– Bu konuda tereddütlü gibisin.
Evden çalışmak şu an benim için çok iyi. Evet şirketimiz de bu konuda hızlı davranan kurumlardan bir tanesi. Ama uygulamada sıkıntılar var.
– Ne gibi sıkıntılar, bahseder misin?
Bizim çalışma şeklimiz tam ‘uzaktan çalışmak’ değil. Daha çok ev hapsi gibi.
Ev Hapsi
– Nasıl yani? Açıklayabilir misin?
Tabii. Şirketimizin kuralları gereği İstanbul dışına çıkmak yasak. Ancak izin alırsak ve kurum izin mazeretimizi makul bulup kabul ederse şehir dışına çıkabiliriz. Onun dışında alıp bilgisayarımızı istediğimiz yerden çalışamayız. Mesela yazın yazlığa ailemin yanına gidip orada çalışmayı, mesai bitiminde denize girmeyi çok isterdim. Harika olurdu ama bu mümkün olmadı.
– İyi de evde olup olmadığınızı nereden bilebiliyor şirketiniz? Nasıl kontrol ediyor bu durumu?
Valla artık yöneticim pandemi başından beri benim evin bölümlerini karış karış öğrendi. Hatta “Şimdi salonda mısın” “Bugün cam kenarındaki koltuktan bağlanmışsın” gibi yorumlar yapıyor.
– İlginç doğrusu. Peki kurum bunun gerekçesini nasıl açıklıyor?
Şehir dışına çıkarsak dikkatimiz dağılırmış ve verimli çalışamazmışız.
– Bu durum seni nasıl etkiliyor?
Tabii ki kendimi iyi hissetmiyorum. Her daim kontrolcü zihniyet iş başında. Zorla ders çalıştırılan tembel öğrenci muamelesi yapıyorlar resmen. Ne yani, onlar kontrol ediyor diye mi ben işimi düzgün yapıyorum? İstanbul’da yaptığımı neden şehir dışında yapamayayım? Üstelik yapamazsam zaten iş sonuçlarından belli olur.
– Anlıyorum.
Dahası da oluyor. Bazen öyle saçma şeyler yaşıyorum ki gün içinde. Ağustos başı gibi İstanbul aşırı sıcaktı biliyorsunuz. Ben de öğle tatilinde duş aldım. Duştan çıktım, yöneticim telefonumdan görüntülü arıyor. Benim kafamda havlu, üstümde bornoz. Halimi düşünebiliyor musunuz?
– O an açmasaydın. Müsait olunca açardın.
Maalesef öyle bir lüksüm yok. Yöneticim hemen açmamı istiyor. “Neden aradığımda açmadın? Neredeydin?” diye hesap soruyor. Saniyeler içinde üzerime bir şey geçirip başımdaki havluyu atıp telefonu açtım.
Konuşmamız bu kadarla sınırlı değil elbet. O anlattıkça anlattı. Ben şaşırdıkça şaşırdım, üzüldükçe üzüldüm.
Bu kadar bariz yönetsel hatalar yapmayın. Güvenin altını oymayın.
Güven giderse her şey gider.