Aralık’ta hevesle oluşturulan yeni yıl planları Ocak’ta yavaştan askıya alınıp, Şubat’ta neredeyse unutulur ya hani. Unutulmasın…
Bir zamanlar bir babayla oğlu dağlık bir bölgede yürüyüşe çıkmışlardı. Bir ara nasıl olduysa çocuğun ayağı kaydı ve incindi. Çocuk acıdan bağırdı:
“Aaahhh!” Karşı dağlarda yankı yapan sesi geri döndü: “Aaahhh!”
Daha önce böyle bir durumla karşılaşmamış çocuk bu kez: “Sen kimsin?” diye sordu.
Cevap gelmekte gecikmedi: “Sen kimsin?”
Sinirlenen çocuk: “Sen bir korkaksın!” diye bağırdı.
Dağdan, “Sen bir korkaksın’” yanıtını aldı.
Bu olanlara bir anlam veremeyen çocuk babasına dönerek neler olduğunu sordu. Onun gülümsediğini gördü. Babası “Şimdi dikkatlice beni izle oğlum” dedi ve yüksek sesle bağırdı: “Hayatı çok seviyorum!”
Karşı dağlardan aynı ses geldi: “Hayatı çok seviyorum!”
Baba: “Sana hayranım!”
Yankı: “Sana hayranım!”
Baba: “Sen harikasın!”
Yankı: “Sen harikasın!”
Çocuğunun şaşkınlığının daha da arttığını gören baba, ona durumu şöyle açıkladı: “Bu yankı adı verilen bir tabiat olayıdır. Ama hayatı da çok iyi anlatır. Yani yaşamdan ne istiyorsan, önce onu sen vermelisin. Verdiklerin aldıkların olacaktır. Tatlı sözler, tatlı yankılar oluşturur. Sevilmek istiyorsan, önce sen sevmelisin. Saygı istiyorsan, önce sen saygı duymalısın. Anlayış bekliyorsan, bunu önce sen göstermelisin. İyilik istiyorsan önce sen iyi olmalısın.
Yani yaşamda neyle karşılaşmak istiyorsan, yankısını oluşturabilmek için bunu önce sen yapmalısın.”
Kaynak: Alıcı A. (2004). Hayata Yön Veren Öyküler, Epsilon Yayıncılık: İstanbul.